28 Eylül 2011 Çarşamba

AutoTram : Hibrid Otobüs/Tren Kombinasyonu

Tam anlamıyla ne bir otobüs, ne bir tramvay, ne de bir tren. Aslında herşey, fakat yepyeni bir tasarım olduğu çok açık. Fraunhofer Enstitüsü'nden  AutoTram geliştiricileri, toplu taşıma araçlarını çalıştıracak ilginç bir yol bulmuşa benziyorlar.

Elektrikli araçlar genellikle tek şarjla çalışırken AutoTram, 30 saniyelik aralıklarla güç veren şarj durakları arasındaki rotada yolculuk ediyor.

Fraunhofer Enstitüsü ulaşım departmanı başkanı Ulrich Potthoff, "AutoTram'ın bir otobüs sistemi gibi esnek ve hafif raylı sistemden de daha ucuz olmasını istedik. Bu sistemin önemli bir avantajı da herhangi bir demilyoluna ya da havai elektrik hattına ihtiyacı olmaması." şeklinde konuşuyor.

AutoTram'ın geliştirilme aşamasında araştırmacılar, araca kısa sürede büyük ölçekte enerji depolama kapasitesi veren, bir pil ve bir süper-kapasitör arası bir karışım geliştirdi. 

AutoTram'ın menzili şüphesiz ki kısa. Almanya, Dresden'de geliştirilen araç, bir şarj istasyonuna ulaşmadan önce bir defada yaklaşık 2 km. yol alabiliyor. Yolcu platformuna geldiğinde ise kendini kitliyor ve 700 voltluk bir güç alıyor. Potthoff, 2 kilometrenin çoğu şehir için gayet iyi bir mesafe olduğunu söylüyor, fakat yine de yolunda gitmeyecek herhangi bir duruma karşı araçta yedek bir dizel elektrik jeneratörü bulunuyor.

Potthoff, ekibinin yaygın olarak kabul edilen ve elektrikli otomobillerde bulunan lityum-iyon pillerinin kullanımına karşı olduğunu söyledi. Çünkü ağır ve pahalı olmasının yanı sıra, bu pillerin çoğunun sadece sınırlı sayıda yük taşıdığını belirtiyor. Potthoff'a göre AutoTram'ın hibrid güç depolama sistemi, bir ömür boyunca önemli ölçüde daha fazla şarj etmeye olanak sağlayacak. 

AutoTram'ın gelecek yıl tamamlanacak son versiyonunun, hafif raylı sistemlerin ömrü üzerinden %30 ila %50 daha ucuz olması bekleniyor. Fakat yine de dizel otobüslere göre daha pahalı olacak gibi gözüküyor. Yüksek maliyetlere rağmen AutoTram, temiz ve kablosuz bir sistem yaratma adına, şehirler için geçerli bir çözüm olabilir.

Kaynak : SmartPlanet

Foto : Fraunhofer

27 Eylül 2011 Salı

Mercedes-Benz B Sınıfı Elektrikli E-Cell Plus'ı Tanıttı


Mercedes-Benz, alternatif yakıt seçeneği sunan en son B-Serisi E-Cell Plus'ı Frankfurt'ta tanıttı. E-Cell Plus; pil ile, pil ve üreteç ile veya saatte 60 km hızın üstünde piller tükendiğinde benzinli motor ile çalışabiliyor.

Lityum-iyon piller ile 100 kilometreye kadar yol alınabileceği belirtiliyor. Piller tükendiğinde ise içten yanmalı bir motor 3.3 kwlık bir üreteci çalıştırıyor ve otomobil toplamda yaklaşık 600 km yol katedebilecek "menzil uzatıcı" moduna giriyor.


Benzinli motor ve elektrikli motor kombinasyonu otmobile 161 beygirlik güç sağlıyor. Bunun 94 beygirlik kısmı elektrik motorundan, 67 beygirlik güç ise benzinli motordan sağlanıyor.

Yüksek hızlarda, E-Cell Plus ilk olarak elektrik motoru tarafından sağlanan tamamlayıcı güç ile içten yanmalı motor tarafından çalıştırılıyor. Yanmalı motor tarafından üretilen aşırı güç, daha sonra Mercedes-Benz'in "enerji akümülatörleri" diye tanımladığı pilleri şarj etmek için kullanılıyor. 


Mercedes-Benz'den beklediğimiz gibi otomobil, teknoloji ve güvenlik özellikleri ile paketlenmiş olarak gelecek. Kör nokta algılaması, şeritte tutma yardımcısı, aktif park sistemi ve Mercedes-Benz'in kendi çarpışma müdahale sistemi Pre-Safe bu özelliklerden birkaçı.

Öte yandan E-Cell Plus'ın 2014 yılına kadar seri üretimine başlanması düşünülüyor. E-Cell Plus'ın tüm üretim verisyonlarında akıllı telefon arayüzü ve gerçek zamanlı pil şarj monitörü gibi nitelik ve ayrıntıların hepsi yer alacak.


Kaynak : GreenCarReports / AutoTechBlog

Çeviri   : Emre GÜRBÜZ

25 Eylül 2011 Pazar

Deneyim ve Referans Out, Yetenek ve Potansiyel In



Yıllardır işe alımlarda aranan deneyim ve referans, artık önemini gittikçe kaybediyor gibi. Günümüzde şirketler daha çok yetenek ve potansiyel barındıran kişileri işe almayı, ve onları kendileri için yetiştirmeyi daha uygun görüyorlar.

Öte yandan iş dünyasındaki değişim o kadar hızlı ki, onu takip edebilecek zamanı bile çoğumuz bulamıyoruz. Kuşaklar arasındaki fark her geçen gün daha da açılıyor. Yeni öğrenilen bir bilgi, ertesi gün hiçbir öneme sahip olmayabiliyor. Bizleri bekleyen böylesine zorlu bir dünyada ayakta kalabilmek hiç de kolay değil.  Burada unutulmaması gereken önemli bir nokta da "Y Jenerasyonu" adı verilen tanım.

Y jenerasyonu özellikle işe alım sürecinde X jenerasyonuna göre daha girişken davranıyor. İnternet ve bilgi teknolojileri ile daha ilgililer. Sosyal medyada aktif olarak yer alıyorlar, hatta sosyal medyayı yönetiyorlar. Ne istediklerini biliyorlar ve bunu açıkça dile getiriyorlar. Kendilerinden ne isteneceğinin de farkındalar ve her duruma hazırlıklılar. Tüm bunlar, X’lerin yönettiği işe alım sürecinde, işverenin yeni bir yöntem uygulamasını gerektiriyor.

Tam da bu noktada DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Proje Yöneticisi ve Eğitmeni, Endüstri ve Örgüt Psikologu Burcu Çanacık, 8. Seçme ve Yerleştirme Zirvesi’ndeki "İşe Alımda Ezber Bozan Trendler" başlıklı sunumunda işe alımda etkisi, yapılan akademik araştırmalarla kanıtlanmış son trendleri anlattı.

Referans kontrolü, deneyim gibi işe alım kriterlerinin, çalışanların performansları ile ilgili net fikirler vermediğini, hatta bunların işe alım sürecinde en fazla %10'luk bir etkiye sahip olduğunu belirten Çanacık, buna karşın olumsuzluklara karşı toleranslı ve sosyal girişkenliğe sahip kişilerin daha başarılı olduğunu anlattı.

Şirketlerin son dönemde sıklıkla kullandığı yetenek testleri sanırım buna en güzel örnek. Yetenek testleriyle adayların yeteneklerini test etmek isteyen şirketler, kimi zaman da bize bazen absürd gelen sorular sorabiliyorlar. Burada ise amaç, kişinin potansiyel taşıyıp taşımadığını görmek. Yanlış cevap verseniz bile sorunun çözümüne yönelik getirdiğiniz bir bakış açısı, şirketlerin çok hoşuna gidebiliyor.

Y Jenerasyonunun içinde kendimi de sayabilmem için çok az zamanım kaldı. Bunun için sene sonuna kadar, azami ölçüde kendimi geliştirmeye devam edeceğim :)

Yazının tamamı için : Elektrikport

18 Eylül 2011 Pazar

Nükleer Enerjiyle Çalışan Otomobiller Gelecekte Mümkün mü?



Nihayet aracınızı sonsuza kadar çalıştıracak bir yol bulunmuş olabilir - tek bilmeniz gereken ise yakıtın radyoaktif olacağı. 

Massachusetts Ar-Ge firması Laser Power  Systems (LPS)'den araştırmacı Charles Stevens, toryumla çalışan prototip bir lazerden elektrik üreteci üretmek için çalışıyor. Stevens bu prototipin, sıfır emüsyon üretecek bir otomobili çalıştıracak kadar yeterli gücü sağlayabileceğini söylüyor. Cadillac konseptindeki gibi toryumla çalışan küçük ölçekli bir nükleer reaktör yerine Stevens'ın tasarladığı prototip sistem, toryum tarafından beslenen yüksek yoğunluklu özel bir "MaxFelaser" lazeri kullanıyor.

Txchnologist sitesinde yayınlanan bir makaleye göre, MaxFelaser lazer ışını suyu basınçlı buhar haline çeviriyor. Basınçlı buhar türbinleri döndürerek elektrik üretilmesini sağlıyor. Otomobilin kaputunun altına yerleştirilebilen ve yaklaşık 300 kg ağırlığında olan sistem 250 kwlık bir güç (335 beygir gücüne eşdeğer) üretebiliyor.



Stevens ayrıca bir gram toryumun 7.500 galon (yaklaşık 28.391 litre) benzine eşdeğer olduğunu hesapladığını da söylüyor. Bu da sadece 8 gram toryumla yaklaşık 483.000 km yol katedilebileceği anlamına geliyor.Kulağa  harika gelen bu sistem peki ne kadar gerçekçi?

Toryum daha önceleri de birçok nükleer bilim adamı tarafından lanse edilmişti. Hatta bazıları toryumun uranyumdan daha iyi bir nükleer yakıt olduğunu söylemeye devam ediyor. Uranyumdan daha az radyoaktif  ve daha çok bulunan toryum, şu anda nükleer reaktörler için potansiyel bir yakıt olarak Çin'deki araştırmacılar tarafından test ediliyor. Fakat nükleer reaktörler için uranyum yerine toryum kullanmakla, hareketli araçlara radyoaktif bir element koymak çok ayrı konular.

Küçük ölçekli toryum ile çalışan nükleer reaktörler teorik olarak mümkün olsa da, hiçbiri otomobilin içine yerleştirilebilecek kadar dizayn edilmedi. Stevens'ın sistemi, suyu otomobil için kullanılabilecek buhara çevirmek için toryumla beslenen bir lazer kullanıyor. Makalede fizibilite çalışmaları üzerine herhangi bir fotoğraf ya da çalışma olmamasına rağmen, Stevens Txchnologist'e MaxFelaser'ı 1985'te inşa ettiğini ve şu anda güncellenmiş bir Tesla türbini ve kendi ürettiği bir üreteç ile entegre işlemi üzerinde çalıştığını açıkladı. 

Her ne kadar Stevens geliştirdiği bu teknolojiyle adını duyursa da, nükleer enerjiyle çalışan otomobil fikri yeni değil. 2009 yılında Cadillac, "World Thorium Fuel" konsept otomobilini Chicago Otomobil Fuarı'nda tanıtmıştı. Otomobilin nasıl çalışacağına dair herhangi bir teknoloji içermese de, tek başına bu fikir bile aracı tasarlamalarına yetmişti.



Stevens, prototipi ne zaman tamamlayacağına dair ya da böyle bir teknolojinin gerçekten de mümkün olup olmayacağıyla ilgili sorulara yanıt vermekten kaçınıyor. Bidiğimiz tek şey ise, Stevens toryumla çalışan otomobili üretmeyi başarsa bile güvenlik endişelerinin yüksek sesle dile getirilecek olması. 

Kaynak : Cnet / Inhabitat

Çeviri : Emre GÜRBÜZ

Mercedes-Benz'in Yeni Nesil Araç İçi Eğlence Konsepti

Geçtiğimiz bahar aylarında Neew York Auto Show'da ilk kez görücüye çıkan Mercedes-Benz A-Sınıfı konsepti, fuara gidenlerde büyük bir etki bırakmıştı. Şimdi ise aracın bilgi-eğlence sistemi hakkında ilk bilgiler gelmeye başladı. Mercedes-Benz bilgi-eğlence sistemini gözler önüne serecek bir video yayınladı. Bu videoda gelecekte Mercedes-Benz araçlarında görülecek bazı ipuçlarını görmek mümkün.

En yeni neseil bilgi-eğlence sistemlerinde akıllı telefonlar, araç elektroniği ile sorunsuz bir şekilde entegre olmakta. A-Sınıfı konseptte ise akıllı telefonlar, DVD ya da bozuk para ile çalışan çamaşır makinesi gibi tam anlamıyla konsolun içine takılıyor. Akıllı telefon bağlandığında ise, internet erişimi sağlayarak büyük, göstergeye monte ekranda onaylanan sosyal medya ve eğlence uygulamalarını kullanılabilir hale getiriyor.

Mercedes-Benz akıllı telefon uygulamasını kullanarak yolcular Facebook durum güncellemelerine yanıt verebiliyor, Twitter'a girerek twit gönderebiliyor ve e-maillerine cevap verebiliyorlar. Dahası da var. Bu uygulamalar sürücünün dikkatinin dağılmasını en aza indirmek için otomobil tarafından yüksek sesle okunuyor.



"Media Interface Plus" adı verilen konsept, iPhone 3G, 3GS ve iPhone 4'te Pandora ile çalışacak. MIP'nin özellikleri arasında  kişisel müzik kütüphanelerinin Bluetooth ile ses aktarımını ve iPhone'dan bu parçaların kontrolünü sağlamak da var. Öte yandan otomobil hareket etmediğinde, iPhone ya da iPod kullanıcısının video içeriklerini araç ekranında görüntülemesini sağlayacak özel bir video kablosu da sunuluyor. Dahası direksiyon simidindeki kontroller, iPhone ya da iPod ile birlikte kullanıldığında parça geçişlerini yapmak için kullanılabiliyor.

Sosyal medya özelliklerini araca entegre etmek, genç nüfusu etkilemek için büyük bir anahtar ki, zaten birçok otomobil üreticisi de bunu yapıyor. Otomobil üreticileri yeni neslin araçlarına bağlı yaşam tarzlarını devam ettirmelerini ummakta. Mercedes-Benz'in "Media Interface Plus" konsepti, bu konuda çoktan bazı uygulama entagrasyonları sunsa da halen geliştirilme aşamasında. Bu da ileriye dönük bizi daha çok sürprizin beklediğinin göstergesi.

Videoyu izledikten sonra etkilenmemek mümkün değil. Mercedes-Benz araç içi bilgi-eğlence sistemiyle yine bir adım önde olacağını kanıtlıyor.






15 Eylül 2011 Perşembe

Yenilenebilir Köprü Tasarımı


Yenilenebilir enerji, artık günlük hayatımızın heryerinde kendini gösteriyor. Peki eskimiş, kullanılmayan viyadükleri yenilenen ve hem enerji üreten hem de fütürist, şık görünen bir köprü nasıl olurdu? İtalya'da bir yarışmada tasarlanan "Güneş Rüzgarı" adındaki rüzgar türbini viyadüğü ile bu gerçek olabilir. Elektrikport için hazırladağım yazımın devamı ise şu şekilde:

İtalya'nın güneyi kullanılmayan, eski viyadüklerle kaplı. İtalya'nın güneyindeki Calabria bölgesi yakınlarındaki kasaba yetkilileri, bu viyadükleri yıkmak için 50 milyon $ harcamak yerine, "Güney Güneş Parkı" isimli bir yarışma düzenleyerek tasarımcılardan ve mühendislerden, mevcut yapıları yeniden kullanmak için çevre bilinçli projeler üretmelerini istediler.


Francesco Colarossi, Giovanna Saracino ve Luisa Saracino adlı üç İtalyan tarafından tasarlanan Güneş Rüzgarı, birçok çevreci özelliğe sahip. Tasarlanan proje, vadi boyunca uzanan köprünün ayakları arasındaki boşluğu dolduran dev rüzgar türbinlerinden oluşuyor. Ekip bu boşluklara, yılda 36 milyon kWh elektrik üretecek 26 rüzgar türbini yerleştirmeyi amaçlıyor. Geniş açık alanlar, yüksek irtifa, sürekli ve tutarlı bir rüzgar hızı için mükemmel bir arazi ile birlikte düzenli olarak bol enerji elde edileceği neredeyse garanti gibi.

Ayrıca köprünün üstünden geçen karayolu; şeffaf, plastik kaplı, yoğun güneş hücreleri ile kaplanacak. Bu şekilde de 11,2 milyon kWh elektrik üretilmesi hedefleniyor. New York'takine benzeyen, fakat çok daha muazzam bir ölçekte olacak viyadük, mesire alanları ve parklara da sahip olacak. Sürücüler durup panoramik manzaranın birkaç fotoğraf alabilecek, temiz havayı içine çekebilecek ve hatta yol boyunca kurulacak olan güneş enerjili seralardan taze ürünler satın alabilecek.

Mühendislik ile estetiği, mükemmel yenilikçilikle bir araya getiren bu konsept tasarımı gerçekten bu kadar özel yapan şey ise, gerçeğe dönüştürülmesinin hiç de zor olmaması. Tasarım bu haliyle Photoshop stüdyolarında sonsuza dek yaşamaya mahkum olan benzerlerinden ayrılıyor.

Kullanılmayan yapıları yeniden kullanmak üzere değiştirilen, 15 bin evin elektrik ihtiyacını karşılayacak toplamda 40 milyon kWh elektrik üreten, panoramik manzaraları fotoğraflamak için bir şans yaratan ve hatta taze ürünleri satın almanıza izin veren bu tüm yapı, yeşil bir ütopya gibi. Akıllıca tasarlanan proje, geleceğin enerji sistemlerine de adeta ışık tutuyor.




14 Eylül 2011 Çarşamba

Mercedes-Benz Hidrojen Yakıtlı F125'i İlk Kez Görücüye Çıkardı



Mercedes-Benz'in sır gibi sakladığı, hidrojen yakıtla çalışan konsept F125 modeli sonunda Frankfurt Otomobil Fuarı'nda sahne aldı. Araç, Mercedes-Benz'in 2025 yılı için CL sınıfına uygulayacağı yeniliklerin bir ön gösterimi olarak kabul ediliyor.

Elektrikli otomobillerin gelişimini hergün takip ediyoruz;  artık daha çekici bir tasarım izlemenin zamanı gelmişti. Böyle bir tasarıma da tabiki Mercedes-Benz imza atabilirdi. Kısaca aracın özelliklerine değinecek olursak;

Öncelikle, aracın ismi neden F125 diye soruyor olabilirsiniz. F harfi Türkçe'de "Araştırma Aracı" demek olan Almanca'daki "Forschungsfahrzeug" kelimesinden geliyor. 125 sayısı ise Mercedes-Benz'in kuruluşundan bu yana geçen 125 yılı temsil ediyor.

Mercedes-Benz yetkilileri aracın hidrojen yakıtlı olcağını ve 231 beygirlik bir motora sahip olacağını belirtiyor. Araç, 0-100 km hızlanmasını yaklaşık 4 saniyede yapacak ve aracın maksimum hızı 220,5 km/sa olacak. Üstelik, otomobil 100 kilometrede ortalama sadece 0.79 kilogram hidrojen tüketmek için tasarlanmış, ki bu muhteşem bir rakam gerçekten.


F125'in tasarım detayları için; akıcı hidrolikliği ve martı kanadı kapılarıyla F800'den ilham aldığını söyleyebiliriz. Bu, otomobile yine mükemmel bir duruş ve zarafet kazandırmış. McLaren gibi diğer bazı Mercedes otomobillerinde olduğu gibi, yürüyen aksam karbon fiber, alüminyum ve plastik kombinasyonunun avantajlarından yararlanılarak meydana getirilmiş.


Karbon fiberden yapılan benzin deposu, 700 bar kapasiteli hidrojeni tutmak için donatılmış. Ayrıca F125, 10 KW'lık yerleşik bir lityum-iyon bataryasından da güç alabilecek. Sadece lityum-iyon bataryasından elde edilen bu güçle otomobil yaklaşık 31 km. yol katedebilecek.

125 yıldır varlığını sürdüren Mercedes-Benz, teknoloji ve tasarımın eşsiz karışımının tüm özelliklerini içeren yeni F125 ile Frankfurt'ta, izleyenlerin gözlerini bir kez daha kamaştırmaya devam ediyor.

8 Eylül 2011 Perşembe

Güneş Enerjili Şarz Cihazı Yapmak Hiç De Zor Değil


Küçük ev aletlerini şarj etmek için güneş enerjili bir şarj cihazı yapmak, sanıldığı kadar çok da zor değil. Bazı temel ekipmanları kullanarak bu işin üstesinden kolayca gelebilirsiniz. Güneş panellerinin artan kullanımı, bu durumu daha da kolaylaştırdı. Günümüzde güneş panellerini çok uygun fiyatlarla, en küçüğünden en büyüğüne istediğiniz boyutlarda bulmak mümkün.


Bizlere uzun vadede avantaj sağlayacak bu konu hakkında sizler için bir yazı hazırladım. Yazıma, Elektrikport sitesinden de ulaşabilirsiniz :)



Güneş enerjili şarj cihazı yapmak, çok karmaşık bir işlem değil.

Gelin, güneş enerjili şarj cihazı yapmanın adımlarını birlikte inceleyelim:
1) Gerekli Araçların Toplanması
Güneş enerjili şarj cihazı yapmak için gerekli bazı özel araçlar var. Bu nedenle ilk adım, gerekli materyallerin toplanması. AA piller, pil sabitleyiciler, USB uzantılı a/a kablo, kablo sarma bandı, parçaları bir arada tutmak için tutkal tabancası veya bant, uç bağlantısı (klemens) veya havya, durdurma diyodu, bir matkap ve 6 voltluk bir güneş paneli ilk adımda ihtiyacımız olan şeyler.



2) Diyot Seçimi
Standart diyotlar gerilimi 0.6 V düşürürken, Schottky diyot 0.2 V düşürür. Bu, şarj edicinin çalışıp çalışmadığını belirleyici bir faktör olabilir. Bu durumda şarj aletinin işleyişinin kalitesini sağlayacak standart bir diyot seçmek daha iyi olacaktır.

3) USB Kablosunu Kesme
Kiti oluşturmak için, USB kablosunu jakın olduğu yerden, sonundan kesin ve kırmızı ile siyah tel hariç herşeyi kaldırın. Bu kablo daha sonra devre yapımında kullanılacak.

4) Güneş Kollektörlerini Test Etme
Devreye bağlamadan önce, güneş kollektörlerinin düzgün çalıştığından emin olmak için onları kontrol edin. Oda içinde 2 V ve açık güneş ışığında 2.5 V çıkış gerilimi sağlamalı.

5) Lehimleme
Bir sonraki adım, devremizi oluşturmak için lehim yapmak. Kablonun kırmızı telini diyoda ve diyodu da güneş panelinin kırmızı teline lehimleyin. Daha sonra, güneş panelinin siyah telini kabloya lehimleyin. Böylece lehimleme adımı tamamlanmış oldu. Lehimleme, gerilimleri birbirine ekleyen seri bir bağlantı oluşturur ve standart bir şarj aletinin çalışması için gerekli gerilim olan 4 ila 5 V arasında bir çıkış gerilimi verir.



6) Delme İşlemi
Kabloların güneş panelinin üzerinden geçmesi için bir delik açın.

7) Kurulumun Sonuçlandırılması
Bu adımda ise, güneş enerjili şarj aletinin bileşenlerini proje kutusunun içine yerleştiriyoruz. Bu işlem dikkatli yapılmalı, çünkü son adımdaki dikkatsizlik tüm modelimizi mahvedecektir.

8) Test Etme
En az güç gereksinimi isteyen herhangi bir aleti, test etmek için güneş enerjili şarj aletinize bağlayın. Güneş panellerinin, parlak ışık aldığından emin olun ve şarj aletinin şarj etmesine izin verin. Aletinizi şarj olurken kapatmak iyi olacaktır.

Güneş Enerjili Şarj Aleti Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler:

- Şarj aletinizi, güneş panellerinin yeterli ışık alabileceği açık bir alana yerleştirin.
- Yüksek enerji ihtiyacı olan aygıtlara şarj aletinizi bağlamayın, şarj aletinizi kapasitesi ölçüsünde kullanın.
- Şarj aletinizi, elektrik yüklü herhangi başka bir kaynağa çapraz bağlama yapmayın. Bu şarj aletinize zarar verebilir. Şary aletinizi aygıta uygun bir şekilde bağlayın.
- Aygıtları, kapalı durumdayken şarj edin. Bu, güneş panelinin ömrünü uzatacaktır.
- Şarj aletinize şarj etmesi için uygun zamanı verin, aceleci olmayın. Güneş panelinin performansı, düşen ışığın miktarına göre değişecektir.

Kaynak : Ecofiriend
Çeviri : Emre GÜRBÜZ

2 Eylül 2011 Cuma

Mercedes-Benz Logosu Ne Anlama Geliyor?



Çalışmak istediğim yer olan Mercedes-Benz'i, yakından tanımadan olmaz. Bu kapsamda işe ilk olarak markanın isminin nerden geldiğini ve logosunun ne anlama geldiğini anlatarak başlayacağım :)

1897 yılında Fransa'nın Nice kentinde yaşayan Avusturyalı tüccar ve Avusturya Nice Başkonsolosu Emil Jelinek, Daimler fabrikasını ziyaret ederek bir otomobil satın alıyor. 1899'da 23 beygir gücünde bir motorla donatılmış Daimler yarış otomobiline büyük kızı Mercedes'in adını veren Jelinek, bu araçla Nice'de bir yarışa katılır ve birinci olur. Bu başarıdan sonra Daimler fabrikasına 36 otomobil siparişi daha verir Jelinek ve bu araçların "Mercedes" adını taşımalarını şart koşar. 

Jelinek'in yarış zaferi ve satış başarısı üzerine Daimler, 1901 yılından itibaren ürettiği araçlara "Mercedes" adını verir böylece. 1926 yılında Karl Benz'in şirketi "Benz&Cie" ve Daimler'in şirketi "Daimler Motoren-Gesellschaft" birleşince, Mercedes kelimesinin yanına Benz ifadesi de eklenmiş olur.

Kelime olarak Mars gezegeninin İspanyolca adı olan Mercedes, ayrıca lütuf ve zarafet anlamlarına da gelmektedir. 23 Haziran 1902 tarihinde "Mercedes" adı marka olarak tescil edildi ve 26 Eylül 1902 tarihinden itibaren de kanunlarca koruma altına alındı.

Mercedes amblemi ise, dünyada en çok tanınan marka olmanın yanı sıra en çok çalınan figür olarak da ilk sırayı alıyor. Otomobil hırsızlarının en çok rağbet gösterdiği figür Mercedes figürü.

Karl Benz, Deutz'da bulunan motor fabrikasının ilk yıllarında, Köln ve Deutz manzaralı evinin tepesine bir yıldız amblemi koymuş. Eşine yazdığı mektuplarda, bu yıldızın günün birinde başarıyı ve gücü temsil edeceğini söyleyerek fabrikasının üzerinde parlayacağını söylemiş, ki şimdi ne kadar haklı çıktığını hepimiz görüyoruz. :)

Mercedes-Benz'in üç ayaklı yıldız figürü; markanın kara, hava ve sudaki gücünü ve evrenselliğini tanımlamakta. 

1909 yılında tescil edilen yıldızın etrafı 1916'da, içinde dört küçük yıldızın ve Mercedes isminin yer aldığı bir daireye çevrildi. 

1926'da Daimler-Benz birleşmesiyle, Benz'in defne yapraklarından çelengi yıldızın etrafını sardı.

Son olarak 1996 yılında logo, bugünkü halini aldı.


Geçmişten Günümüze Mercedes-Benz Amblemleri





1 Eylül 2011 Perşembe

Başlarken..

Herşey, Mercedes-Benz'den gelen bir telefonla başladı. Daha önce başvuruda bulunduğum PEP Stajyer Programı için aramışlardı. Telefonda mülakat yapmak istediklerini, bunun kısa bir "Almanca konuşma" şeklinde olacağını söylediler. Durun bir saniye!!. Günlük hayatta bile tanıştığım yeni bir kişiyle konuşurken heyecanlanan ben,  Almanca, üstelik de hayalimdeki yer olan Mercedes-Benz'den bir yetkiliyle nasıl konuşacaktım? Liseden itibaren Almanca dersleri almıştım, Almanca bilgim yeterliydi, fakat iş konuşmaya gelince tıkanıyordum. Öğrenilen yabancı dilde okumak, yazmak, çeviri yapmak tamam güzel fakat konuşabilmek en önemlisi. Bu yüzden telefondaki yetkili, nazikçe Almanca konuşmanın şart olduğunu, sene sonunda tekrar iletişime geçmemi söyledi.

O an kaybetsem de, gelen bu telefon benim için bir milat oldu. O andan itibaren kişisel gelişimim için yaptıklarımı izlemeye ve bir yere kaydetmeye karar verdim. Bunu yapmak için en güzel şey, tabiki bir blog açmaktı, ben de öyle yaptım.

Bu blogda kişisel gelişimimi izleyecek, sosyal aktivitelerimden haberdar olacak, Mercedes-Benz'den haberler okuyacak ve 1 sene sonra, tutkuyla istediğim Mercedes-Benz için yeterli olup olmadığımı benimle birlikte öğreneceksiniz.

Umarım eğlenirsiniz.